Çalışanların yüzde 64’ü pandeminin ofis hayatına büyük etkisi olduğunu düşünüyor.
Son iki yılda yaşanan gelişmeler sonucunda iş dünyasının geleceği ile ilgili en çok konuşulan konulardan biri yeni kültürlere ve yeni çalışma düzenlerine nasıl alışılacağı oldu. Çalışanların yüzde 64'ü pandemi sürecinin ofis kültürünü sonsuza dek değiştirdiğini düşünüyor. Bazı şirketler tam zamanlı olarak ofise geri dönerken, dünyanın birçok şehrinde ofisler normal kapasitelerinin çok altında çalışıyor. Dynabook Türkiye İş Birimi Yöneticisi Ronald Ravel, yeni çalışma düzeninde üretkenliği artırmada teknolojik ekipmanların iyileştirilmesinin, motivasyonunu artırmada ise şirketlerin atabileceği yenilikçi yaklaşımların önemini vurguluyor.
Verimli hibrit çalışma ortamı için Microsoft Teams ve Zoom gibi araçlara daha fazla yatırım
Yeni teknolojilerin şirket kültürü üzerinde büyük etkisi olduğunu söyleyen Ronald Ravel, “Dijital iletişim kanallarının iyi kurulmuş, hızlı, etkili ve kullanışlı olması büyük önem taşıyor. Daha hızlı ve daha verimli iletişim yolları sayesinde, uzaktan çalışanlar kendilerini ekiple daha fazla bir bütün olarak hissedebiliyor ve işlerine yoğunlaşabiliyor. Microsoft Teams, Slack, Zoom ve Egnyte gibi araçlar, üretkenliğin ve iş birliğinin artmasına yardımcı oluyor. Dolayısıyla şirketlerin bu tür yatırımların önemini göz ardı etmemesi gerekiyor” diyor.
Kolay taşınabilir dizüstü bilgisayarlar ve aksesuarlar çalışan performansını artırıyor
Evdeki ekipmanların ofistekiler kadar etkili olması gerektiğini söyleyen Ravel, “Ev ve ofis arasında dizüstü bilgisayarlarını taşımak zorunda kalan çalışanlar, daha ince ve artırılmış pil ömrüne sahip, hafif makinelere sahip olmak isteyecek. İş amaçlı dizüstü bilgisayarların aynı zamanda çalışanların alan değiştirdikçe bilgilerin güvende kalması için biyometri ve iki faktörlü kimlik doğrulama gibi yüksek güvenlik özelliklerine sahip olmaları gerekiyor” diyor.
Rahatlık, konfor ve güvenlik için aksesuarların da büyük önem taşıdığını belirten Ravel, “Ergonomik bir klavye ve fare, görüntülü aramalar için kulaklıklar ve herhangi bir masayı dağınıklıktan arındırılmış bir iş istasyonuna dönüştüren birden çok bağlantı noktasına sahip dock istasyonları, çalışanların kendilerini daha bağlı hissetmelerine ve işlerine daha çok yoğunlaşabilmelerine olanak tanıyor” diye ekliyor.
Dört günlük çalışma haftası çalışan bağlılığını artırıyor
Son yıllarda kısa çalışma haftasına olan ilginin ivme kazandığını söyleyen Dynabook Türkiye İş Birimi Yöneticisi Ronald Ravel, teknolojik ekipmanların iyileştirilmesine ek olarak dört günlük çalışma haftasının da üretkenliği önemli ölçüde iyileştirebileceğinin altını çiziyor. Ravel, “Microsoft, 2019 yılında Japonya'daki ofislerinde haftada dört iş günü modelini denedi ve daha verimli toplantılar, daha mutlu çalışanlar ve üretkenlikte yüzde 40 artış gibi oldukça olumlu sonuçlar elde etti. Ek bir izin günü, iş/yaşam dengesinin değişmesine önemli ölçüde yardımcı oluyor. Aynı zamanda küresel ekonomiye olan yıllık maliyetinin 300 milyar dolar civarında olan iş yerinde stresini de ciddi oranda azaltıyor” diyor.
Çalışanların bir iş gününde üretken olduğu süre yalnızca 2 saat 53 dakika
İngiltere'de 1.989 ofis çalışanıyla yapılan bir çalışmanın çalışanların günde ortalama yalnızca 2 saat 53 dakika üretken olduklarını ortaya koyduğunu söyleyen Ronald Ravel, “Mevcut çalışma haftasını azaltmak, gereksiz dikkat dağılması, daha az gereksiz toplantı ve daha iyi çalışan bağlılığıyla sonuçlanabilir. Doğru iletişim ve iş birliği araçları, en iyi ekipmanlar ve bireysel ihtiyaçlara yönelik doğru yaklaşımlarla çalışan üretkenliğini maksimuma çıkarmak mümkün” diyor.
Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı