Gelecek nesiller için canlı çeşitliliği bize emanet

TEMA Vakfı, Uluslararası Biyolojik Çeşitlilik Günü’nde, biyolojik çeşitliliğin doğanın sağlığına olduğu kadar insan sağlığına da çok önemli etkileri olduğunu vurgularken, insan yaşamının doğa ve doğadaki canlı çeşitliliği sayesinde var olabildiğini hatırlattı.

Gelecek nesiller için canlı çeşitliliği bize emanet
Yayınlama: 21.05.2022

TEMA Vakfı, Uluslararası Biyolojik Çeşitlilik Günü’nde, biyolojik çeşitliliğin doğanın sağlığına olduğu kadar insan sağlığına da çok önemli etkileri olduğunu vurgularken, insan yaşamının doğa ve doğadaki canlı çeşitliliği sayesinde var olabildiğini hatırlattı. Vakıf, Türkiye’nin biyolojik çeşitliliğinin tanınması ve öneminin fark edilmesi amacıyla yürüttüğü A. Nihat Gökyiğit Biyolojik Çeşitlilik Projesi’nin farkındalık ve iletişim çalışmaları kapsamında yayınladığı “İklim” temalı videosu ile biyolojik çeşitlilik ve iklimin birbirlerinin ayrılmaz birer parçası olduğuna dikkat çekti.

 

Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilen 22 Mayıs Uluslararası Biyolojik Çeşitlilik Günü bu yıl, “Tüm yaşam için ortak bir gelecek inşa etmek” temasıyla kutlanırken, TEMA Vakfı, ortak geleceğin, ancak her bir canlının yaşam hakkının korunmasıyla sağlanabileceğini belirtti. Vakfın Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç, bugünkü nesillerin davranışlarının gelecek kuşakların yaşam kalitesini doğrudan etkileyeceğinin altını çizdi.  

 

“Onlar yoksa biz de yokuz”

Her bir canlı yaşamının karmaşık ağlarla birbirine bağlı olduğunu ifade eden Deniz Ataç; biyolojik çeşitliliği korumanın, ancak bu ağlardaki tüm yaşamların korunması ile sağlanabileceğini vurguladı. Ataç; “İnsanların su, hava, gıda gibi temel ihtiyaçları, sağlığı ve refahı, biyolojik çeşitliliğe bağlıdır. Hayvancılık için gerekli yem, kullandığımız enerji, ilaç ve daha birçok ihtiyaç, doğadaki canlılar sayesinde karşılanıyor. Örneğin hala 2 milyardan fazla insan ısınma, ısıtma, pişirme ihtiyaçlarını doğadan karşılıyor. Yaklaşık 4 milyar insan doğadan elde edilen ilaçlarla sağlık buluyor. Başta antibiyotikler olmak üzere yaygın olarak kullanılan 150 ilacın 57’si, kanser tedavisinde kullanılan ilaçların yaklaşık 70'i doğadan sağlanıyor. İklimin düzenlenmesi, su döngüsü ve atmosferde oksijen dengesi, canlılar arasındaki hassas dengelere bağlı. Fakat tüm bunlara rağmen ne yazık ki çoğu zaman doğanın bize sunduğu bu eşsiz hizmetleri unutuyoruz” dedi.  

 

“Dünyada yaklaşık 1 milyon türün nesli tehlike altında”

Ataç, bugün insanların karasal ekosistemlerin 77’sini (buzul alanlar hariç), denizlerin ise 87’sini çeşitli derecede etkilediğini ve bunun sonucunda  toplam bitki varlığının 50, memeli türlerinin ise 83 azaldığını ifade etti. “Dünyadaki kalan memeli varlığının 95’inin sadece kültüre alınan hayvanlardan oluşması biyolojik çeşitlilik kaybının tipik bir göstergesi. İnsanların neden olduğu iklim değişikliği, aşırı avlanma ve yararlanma, kirlilik ve başka ekosistemlerden getirilen işgalci türler nedeniyle biyolojik çeşitlilik hızla azalmaya devam ediyor. Sadece son birkaç yüzyılda omurgalı canlılarda görülen tür kayıpları, geçmiş dönemde yaşanan tür kayıplarının 100 katı oldu” şeklinde konuşan Ataç, dünyada bilinen ve değerlendirme yapılan türlerin 25’i, yani yaklaşık 1 milyon türün neslinin tehlike altında olduğunu söyledi.

 

BM Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi kapsamında 2030 yılında korunan alanların 30’a çıkarılması hedefleniyor

Bugünkü nesillerin davranışlarının gelecek kuşakların yaşam kalitesini doğrudan etkileyeceğini vurgulayan Deniz Ataç, ortak geleceğin ancak her bir canlının yaşam hakkını korumaktan geçtiğini, bunun için onların yaşam alanlarının korunması gerektiğini söyledi. BM Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi kapsamında 2030 yılında korunan alanların 30’a çıkarılmasının hedeflendiğine de değinen Ataç; “Ülkemizde korunan alanlar, toplam karasal alanın 10’undan daha az. Ne yazık ki hala biyolojik çeşitliliğin yüksek olduğu önemli doğa alanlarının neredeyse tamamı (97’si) koruma statüsünden uzak. Bir kıta kadar bitki çeşitliliğine sahip olan, biyolojik çeşitliliğin yüksek olduğu ülkemizde en az 30 korunan alan hedefine ulaşmak üzere hemen harekete geçilmesi gerekiyor. Bilinmelidir ki küresel ekonominin yarısından fazlası doğal varlıklara bağlı, bu nedenle biyolojik çeşitlilik kaybı, ekonomiyi ve refahı etkileyecek en büyük riskler arasında gösteriliyor. Sürdürülebilir kalkınmanın yolu biyolojik çeşitliliği korumaktan geçiyor” dedi. 

 

Biyolojik çeşitlililiğin yaşam sigortamız olduğunun #FarkındaMıyız?

Vakıf, biyolojik çeşitliliğin doğanın sağlığına olduğu kadar insan sağlığına da çok önemli etkileri olduğunu; insan yaşamının doğa ve doğadaki canlı çeşitliliği sayesinde var olabildiğini vurguladı. Biyolojik çeşitlilik kaybına neden olan her hareketi önlemek ve bu konuda toplumsal bilincin kazanılmasını sağlamak amacıyla başlattıkları A. Nihat Gökyiğit Biyolojik Çeşitlilik Projesi’ne ise devam eden Vakıf, biyolojik çeşitliliğin korunması için #FarkındaMıyız sorusuyla hazırladıkları videolar ile farkındalık ve iletişim çalışmalarını sürdürüyor. Bu kapsamda daha önce yayınladığı Şifa temalı videosunun ardından, Biyolojik Çeşitlilik Günü’nde "İklim" videosunu kamuoyuyla paylaşan TEMA Vakfı, biyolojik çeşitlilik ve iklimin birbirine etkisine dikkat çekiyor.

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı