Kemal Okuyan: “İnsanların refah içinde yaşayabileceği bir düzen getireceğiz”

TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan Tele 1'de Enver Aysever'in sunduğu Ayrıntılar programına konuk oldu.

Kemal Okuyan: “İnsanların refah içinde yaşayabileceği bir düzen getireceğiz”
Yayınlama: 01.04.2022

TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan Tele 1'de Enver Aysever'in sunduğu Ayrıntılar programına konuk oldu.

 

TKP'nin günümüzdeki siyasi tabloya ilişkin tutumunu yorumlayan Okuyan şunları kaydetti:

"Bizim açımızdan şu son derece önemli, Türkiye'de ve dünyada bütün kötülüklerin temelinde olan toplumsal düzen var. Koronanın başımıza bu kadar bela olmasının da ardından bu düzen var. Bu düzen artık insanlığı tehdit ederken bu düzeni kökten yıkmayı düşünen parti neden sorgulanıyor? Neden bu düzeni kabul ediyoruz? Neden bu bir doğa yasası olarak görülüyor? Bu temel bir sorun, herkesi buna odaklanmaya çağrıyorum."

 

'TKP sistematik bir şekilde gücünü artırıyor'

Aysever'in TKP'nin "neden büyüyemediği" ve kendini "anlatamadığı" şeklindeki sorusunaysa Okuyan şöyle cevap verdi:

 

"İstediğimiz güce ulaşamadık ama TKP sistematik bir şekilde gücünü arttırıyor. Fakat bu yetmez, çünkü biz büyük bir hedef kurduk; bu düzeni yıkmak, insani bir düzen kurmak.

 

Deniliyor ki 'sizin işiniz uzun, güncel bir mesele var, sonra sizin işinizle ilgileniriz'. Solun bir kısmı bunu kabullendi, kabullendikçe sol olmaktan çıkıyor. Bir örnek vereceğim; Bir Fransız Komünist Partisi vardı, efsane bir partiydi, 1. çıkıyordu seçimlerden, bir ağırlığı vardı. Bu parti sistematik bir şekilde düzeni değiştirme arzusundan vazgeçti ve güncel siyasette etkisini artırmaya odaklandı. Şimdi Fransa'da sol yok."

 

'TKP'nin oylarında belirgin bir artış Türkiye'deki bütün dengeleri değiştirir'

 

Aysever'in "İnsanlar size hak veriyor, ancak başkasına oy veriyor. Bu denklem tuhaf değil mi?" şeklindeki sorusunaysa Okuyan şöyle cevap verdi:

 

"Tuhaf. Çok sık karşılaşıyoruz bu durumla. Bu bizi elbette incitir, ama bundan hareketle 'nankörlük' falan demeyiz, demek ki biz işimizi iyi yapamamışız. Seçimler bizim için şöyle bir anlam da taşıyor, insanların fikirlerini, iradelerini aktardıkları bir kağıt olması lâzım, ya da ertesi ay 'elim kırılsaydı da vermeseydim' demeyeceksiniz. Bir oy bir oydur. 'Boşuna mı gider oyum' kaygısıyla insanlar başka bir partiye gidiyor. Bugün bir düzen partisinin oyunun yüzde 5 artmasıyla TKP'nin oyunda yüzde 0,2'lik bir artış bambaşka etkiler yaratır. TKP'nin oylarında belirgin bir artış Türkiye'deki bütün dengeleri değiştirir. Çünkü bu herhangi bir parti değil, ideolojisi belli, bakın bu düzeni değiştireceğiz diyoruz. Bakın elektrik faturalarını geliyor, diyoruz ki elektrik üretim ve dağıtım bütün Türkiye'de devletleştirilsin. 

 

Bugünkü Başkanlık sisteminin ortadan kalkması için zaten biz de mücadele ediyoruz, başkaları da mücadele ediyordu. Parlamenter sistem çok mu iyiydi? Hayır ancak siyaset yapma açısından tercih edilir. Başkanlık sistemi siyaset yapma tarzını değiştiren, kişileri öne çıkartan bir sistem, bu bizim işimize gelmez, biz kişileri değil partileri görmek isteriz karşımızda. Ancak meselenin özüne gelmek lâzım; bizim düzen siyaseti sürekli kategorilerle konuşup meselenin özünü ortadan kaldırıyor. Hayat ne bu 'Tek Adam' rejimiyle başladı ne de bu gidince her şey çözülecek."

 

'Milliyetçiler ve liberalleri soldan saymıyoruz'

Aysever toplumdan sola bakınca 'sürekli bölünme' görüldüğünü ifade ederken bunun doğru olup olmadığını sordu. Okuyan şöyle yanıt verdi:

 

"Hiç kimse mesela kolay kolay 'ben sağcıyım' demez, ayıp bir şey. 'Muhafazakârım' der, 'Merkezdeyim' der, dolayısıyla 'sol'un hâlâ bir avantajı var. Ancak herkes sol olarak kendini tanımlayınca bir problemle karşılaşıyoruz. En geniş tanımıyla alırsak 'sol' diye tanımlanan şeyin içerisinde milliyetçiler var, liberaller var. TKP çok uzun süredir sol içi tartışmalara girmiyor, polemiklere girmiyor, milliyetçiler ve liberalleri soldan saymıyoruz. Solun sürekli parçalanmasının arkasındaysa solun toplumsallaşamamasından kaynaklanıyor. Toplumsallaşamayan sol cemaatleşir, cemaatleşince birbirlerine girer. Solda 50-60 tane örgüt var, bunların bir kısmı gerçek ayrılıklara dayanıyor, ayrımlar önemliyse devam etsin. Ama öte yandan da Türkiye solunun toplumsallaşması durumunda benzer şeyleri söyleyenler bir araya gelecek."

 

'Üç parti arasında hiçbir sorun yok ama yol haritasında bir tıkanma yaşadık'

"TKP neden HDP'nin dışında kaldı ve ne yapmaya çalışıyor?" sorusu:

Üç parti, SOL Parti, EMEP ve TKP, HDP'nin çağrısından çok önce bir araya geldi, temel ilkelerde anlaştı. Bunlar laikliği savunan, emek eksenli ve anti-emperyalist bir tutum belirledi. Üç parti arasında hiçbir sorun yok ama yol haritasında bir tıkanma yaşadık. SOL Parti ve TKP bu ilkelerin kesin sınırlar içinde savunulması ve devrimci sosyalist bir alternatifin ortaya konulmasında bir perspektife sahip. EMEP'se bunu biraz genişletme, biraz daha halkalar halinde giden bir ittifak politikası tercih ediyor. Ancak EMEP'le görüşmelerimiz devam ediyor.

 

Bu üç parti seçimlerden ibaret bir ittifak kurmadı. Ne yapacağımızı konuşmak için bir araya geldik, tabii ki de seçimler de bunun bir parçası. TKP bu konuda çok kararlı, biz kesinlikle birlikte bir aday çıkarma yanlısıyız. Birlikte çıkmıyorsa sadece TKP değil, sosyalist bir adayın temsil edilmesi taraftarıyız. Bu 'Erdoğan'ın kazanmasına yardımcı olur mu olmaz mı?' tartışmasında zaten sözümüzü söyledik, özenli davranırız dedik, ancak bu susup oturmak anlamına gelmiyor.

 

'İnsanların büyük çoğunluğunun zaten mal varlığı yok"

Aysever'in komünistler iktidara geldiğinde insanların evlerini arabalarını ellerinden söylemini Okuyan'a sordu ve TKP Genel Sekreteri bu soruya şöyle yanıt verdi:

 

"İnsanların herhangi bir varlığı yok, insanlar yoksul. Biz insanların evi arabasıyla niye uğraşalım? Bakın üç gündür manda yoğurdu konuşuluyor. Burada bir ahlaki sorun var. Türkiye'de bugünkü düzenin kaymağını yiyen zenginler manda yoğurduyla ifade edilemez. Biz bütün insanların hiçbir bedel ödemeksizin konutu olacağını söylüyoruz, komünizm bu. Bu şirketlerin hepsine el konulacak. Akarsulara, madenlere [zenginler] her şeye el koyacaklar sonra 'komünistler mülkiyet düşmanı' diyecekler. Biz o mülkiyete karşıyız. Borçsuz, para derdi olmayan bir hayat mümkün mü? Mümkün. Temel ihtiyaçlar karşılandıktan sonra elindeki para senin olacak. Sermaye sınıfının üzerine çöktüğü zenginlik manda yoğurdu meselesi değil, her şeye çökmüş durumdalar, madenlere, elektriğe… Bu sınıfın egemenliği sona erdiği zaman tüm insanların refah içinde yaşayabileceği, eşitlikçi bir düzen getireceğiz. Biz niye insanların evlerine çökelim?"

 

'Tarikatlar kapatılacak, dağıtılacak'

Komünistler hakkında dinle ilgili söylenenlere de açıklık getiren Okuyan bu konuya da şöyle yanıt verdi:

"Komünistler en gelişkin ahlâkı savunanlardır, insanın insanı sömürmemesini, eşitliği savunanlardır bu bir. İkincisi; her türden inanç ve ibadet özgürlüğü temel insan hakkı, temel insan haklarına dokunulamaz. Bunu şirin gözükmek için söylemiyorum. Camileri niye kapatalım? Ama her tarafa cami dikilmesini bunun bir mücadele konusu haline getirilmesiyle tabi ki mücadele edeceğiz. Bu partinin ağzından insanların dinsel inancına hitap eden hiçbir şey çıkmaz. Bunu ayıp kabul ederiz, bizim partimizde inançlı insanlar da var inanmayan insanlar da. Partimizde çok fazla başörtülü, türbanlı üye var. En çok da bizim partimizde rahatlar. Çünkü kimse ne el üstünde tutuyor kıyafetleri yüzünden ne de eleştiriyor. İlgilenmiyoruz, kimse ilgilenmiyor. Ama dediğim gibi Türkiye’de laiklik ayaklar altına alındı, tarikatlar var o var bu var. Biz bazı konularda dik durmak zorundayız. Tarikatlar kapatılacak, dağıtılacak. Tarikat yurtları kapatılmadan laiklik de olmaz. ‘Yok onlar sivil toplum örgütleriymiş’ hayır! Temel çizgilerimiz var, laiklik. Siyasetçiler din adına ya da dinsel referanslarla konuşamaz."

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı