11 yaşında İTÜ Türk Müziği Devlet Konservatuarı’nda özel yetenekliler sınıfında eğitim görmeye başlayan ve ardından Londra’da Kraliyet Müzik Koleji’nden solistlik diplomasını alan dünyaca ünlü keman virtüözü, besteci ve İTÜ’lü bir akademisyen olan Prof.
11 yaşında İTÜ Türk Müziği Devlet Konservatuarı’nda özel yetenekliler sınıfında eğitim görmeye başlayan ve ardından Londra’da Kraliyet Müzik Koleji’nden solistlik diplomasını alan dünyaca ünlü keman virtüözü, besteci ve İTÜ’lü bir akademisyen olan Prof. Dr. Cihat Aşkın İTÜ Geliştirme Vakfı Okulları öğrencileriyle bir söyleşi gerçekleştirdi. İTÜ Müzik İleri Araştırmaları Merkezi’nin (İTÜ MİAM) kurucusu ve öğretim üyesi olan Aşkın, gençlere neden müziksiz bir hayat olamayacağını, müziğin bilimle olan bağını ve seçecekleri kariyerde başarılı olmaları için tutku ve çalışkanlığı birleştirmelerinin önemini anlattı.
İTÜ Geliştirme Vakfı Okulları 2021/2022 öğretim yılında; İTÜ’den yolu geçen ve mesleğinde dünya çapında başarılı isimlerle öğrencilerini bir dizi söyleşide buluşturuyor. Gençlerle hayat ve kariyer yolculuğu temalarında söyleşen İTÜ’lülerin söyleşi kayıtları okulun YouTube kanalı aracılığıyla tüm gençlerin, ailelerin ve eğitimcilerle paylaşılıyor. Söyleşi dizisinin ilk konuğu İTÜ’lü bir akademisyen olan keman virtüözü Prof. Dr. Cihat Aşkın oldu. Aşkın, gençlere neden müziksiz bir hayat olamayacağını, müziğin bilimle olan bağını ve seçecekleri kariyerde başarılı olmaları için tutku ve çalışkanlığı, insanlık sanatıyla birleştirmelerinin önemini anlattı. Söyleşinin moderatörlüğünü Ekrem Elginkan Lisesi öğrencilerinden Levent Gökulu gerçekleştirdi.
Müziksiz hayat olamaz!
Aşkın, müziğin herkesin hayatını etkilediğini ifade ederek, kemikten yapılma ilk enstrümanın 43 bin yıl önce bulunduğunu hatırlattı. Doğumdaki ağlama sesinden, ölüm seremonisindeki ritüellere kadar müziğin insanlara hayatının başından sonuna dek eşlik ettiğini ekleyen Aşkın, anne karnında kalp atışlarını duyan bebeklerin ritimle ilk tanışmasının bunu hissetmeleri olduğu örneğini verdi. Aşkın: “Müzik seslerin ahenkli veya ahenksiz şekilde birbiriyle temas etmesi sonucu ortaya çıkan bir olgudur. Rüzgârın uğultusu, yağmur sesi, kuşların cıvıltısı, şimşek, gök gürültüsü de doğanın müziğidir. Müzik bizi etkiler, örneğin hüzünlü bir eser dinledikten sonra hüzünleniriz. Müzik insanların kalbine doğrudan giden bir ifade biçimidir, dünyanın bir ucuna gittiğimizde bir müzik parçası mırıldanarak karşımızdakiyle konuşmaktan kolay anlaşabiliriz. Müziğin sanat olabilmesi için bilim ve sanatsal estetik ile işlenmesi gerekir. Aklımıza gelen melodiyi, hiçbir yerde duyulmayan, kendi kendimize ürettiğimiz melodiyi mırıldanmamız bizim bir sanatsal yetimizin olduğunu gösteriyor ama bunun beste olabilmesi için matematiksel forma girmesi gerekiyor. Belli bir armonik fonksiyonu, belli bir makamı, modu ve şekli olması gerekiyor. Bu şekiller yüzyıllar boyunca ortaya konulmuş formlardan oluşuyor” dedi.
Matematik ve fen alanlarında öğrenim görenler kendi çalışmalarını müzikle ve güzel sanatlarla beslemelidir, çünkü müzik aslında bir matematik bilimidir…
“Fen bilimleri, matematik gibi önemli disiplinlerin müzikten yoksun olduğunu zannederiz, aslında müzik onların içinde, onlar da müziğin içinde, müzik aslında bir matematik bilimidir. Pisagor’un 7 gezegenin birbiri ile oranları gibi 7 notanın da birbirleri ile çekim oranları vardır. Bir notaya bastığınız zaman yer çekimi kuvvetine göre o nota 5 ses aşağıya düşer. Bunlar armonik olarak matematik ölçüleri ile hesaplanmıştır. Özellikle matematik ve fen alanında öğrenim görenler kendi çalışmalarını mutlaka güzel sanatlarla ve müzikle kendi çalışmalarını beslemelidir. Eğer beslerlerse alanlarını yüzde yüz tamamlamış olurlar. Çünkü tüm alanlar, bilimler birbirleri ile ilişkilidir. Birini bilmeden diğerini bilmeniz çok zordur, eksik kalırsınız.”
Aileler çocukları müzikle erken yaşta tanıştırmalı, onlara kaliteli müzikler dinletmeli
“Öğretmenim rahmetli Mesut beyden duyduğum kemanın sesine 10 yaşındayken aşık oldum. Ben de bu kemanı çalmak istiyorum dedim. Hemen beni götürdüler ve keman hediye ettiler. O günden beri, 40 senedir keman çalıyorum. Bence anne babalar çocukları müzikle büyütmeli, çünkü müzik algı geliştirir, yaşama bir estetik getirir. Çocuğun hayatla daha barışık olmasını sağlar.”
Kariyer yolculuğunda tutku kadar, çıraklık, kalfalık ve ustalık yolundan geçmek çok önemli, çünkü asıl zorluk ustalıktan sonra onu sürdürürken başlar, düştüğünüz yerden kendiniz kalkmanız gerekir…
‘‘Bir şeyde uzmanlaşmak istiyorsanız o konuda 10 bin saat çalışmanız gerekiyor. Aslında bu birçok şeyi yıkıyor, insan ne kadar yetenekli ne kadar yeteneksiz sorularını yıkıyor. Bir şeyde uzmanlaşmak istiyorsanız, mutlaka onun üzerine zaman harcamanız gerekiyor. Bizim mesleklerimizde eskiden olduğu gibi ustalık ve çıraklık kalmadı. Herkes kendini bir anda usta sanıyor. Farklı meslek alanlarına da sesleniyorum; mühendislere, mimarlara, farklı alanlardaki insanlara, mutlaka çıraklık, kalfalık ve ustalık dönemimiz olması lazım. İlk başladığımız zaman gözlem yaparız. Asıl zorluk ustalıktan sonra, onu sürdürebilmek daha zor aslında. Asıl onu sürdürebilmek için daha çok çalışmak gerekiyor. Bir kere düştüğünüz yerden başkası sizi kaldırmayacak. 15 yaşında Paganini’nin tüm kaprislerini çaldım. Bunun için çok uzun yıllar verdim. Günde sadece kemanla geçirdiğim zaman minimum günde 6 saat oldu. Kimi zaman 8 saat çalıştım, 10 saat çalıştım, 12 saat çalıştım; kimi zaman hiç çalışmadım ama bir denge vardı, ben 10 bin saat çalışmayı daha o dönem geçmiştim. Eğer çalışır isek, belli bir rutinde gider isek o bize üstatlığı, başarıyı getiriyor. Ve ondan sonra herkes bize soruyor, neyi nasıl yapacağımızı”.
Eğitim sistemi, yaratıcı ve üretici olmalı; test çözmeye yönelik bakış açısı yerine, konuları proje gibi ele alıp onu tamamlamak için hep birlikte çalışmalıyız
“Sevdiğimiz işi yapmak önemlidir, ama bir şeyi sevdirmek için yaratı sürecini mutfakta öğrenmemiz gerekir. Türkiye’deki eğitim sistemi tamamen test çözmeye yönelik. Şıkları a, b c d diye işaretlemeye yönelik bir eğitim sistemi var. Bundan kaçınmalıyız. Eğitim sistemi, yaratıcı ve üretici olmalı. Hayatta her şey test çözmek değil, proje olmalı. Bizler projeyi tamamlamak için hep birlikte çalışmalıyız. Işık bizi aydınlatır aynı zamanda ısıtır. Ruhumuzda hissettiğimiz ateş bizi hangi alana yönetiyor ise bizler o alanda o ateşi yakıp onun aydınlığında yürümek ve onun aydınlığında ısınmak mecburiyetindeyiz. Eğitim bilgimizi, aklımızı açsa da, aynı zamanda yüreğimizi ısıtması gerekiyor”.
Başarı için tutku, yetenek ve çok çalışmak kadar onu kontrol edecek, akıl ve ahlak da önemli…
“Tutku, aşk ya da bizi o yöne çeken ateşin aydınlığında yürümemiz ve ısınmamız gerekir demiştim. Bununla birlikte bir insanın başarılı olması için dört önemli öge var. Bunlardan biri yetenek yahut algı gelişmişliği, çünkü her insanın içinde bir hazine, bir potansiyel mevcuttur. Bunu keşfetmede ailenin çok önemli rolü var. İkinci husus akıl ise muhakeme ve kontrol edebilmek, kıyaslamak ve var olan hazineyi kullanmak. Üçüncü husus olan ahlak da hazineyi ne için kullandığımız konusunda önemlidir. Etik değerler insanı insan yapan değerlerdir. Kişi bu değerler çerçevesinde hazinesini akıl yoluyla kullanmalıdır. Son unsur da uzun saatler çalışmaktır. Başarmak için mutlaka azim, tutku ve mutlaka rol model almanız gereken kişiler olabilir hayatlarınızda. Her şeyi başarabilirsiniz, her şeye muktediriz. İstek ve tutku önemlidir. Bunlar var ise başarmanın yolu insanlık sanatını iyi icra etmekten geçer…”
Prof. Dr. Cihat Aşkın’dan ailelere tavsiyeler
Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı