Mimar Sinan Üniversitesi Tarih Bölümü Başkanı Prof.
Mimar Sinan Üniversitesi Tarih Bölümü Başkanı Prof. Dr. Ahmet Taşağıl, Kocaeli Kitap Fuarında “Türk Tarihinde Kökler” adlı söyleşide tarih severlerle bir araya geldi
Söyleşileri ve etkinlikleriyle yoğun ilgi gören 12. Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Kongre Merkezi’nde birçok farklı alandaki panel ve söyleşileriyle devam ediyor. Selim Sırrı Paşa Salonu’ndaki “Türk Tarihinde Kökler” adlı söyleşide konuşan, Mimar Sinan Üniversitesi Tarih Bölümü Başkanı Prof. Dr. Ahmet Taşağıl, “Türklerin göçebe yaşam sürmesi onları tarih sahnesinde ayakta tuttu.” Dedi.
“DOĞRU BİLGİ PEŞİNDE OLMAMIZ LAZIM”
Doğru yoldan ve bilim yolundan sapılmaması gerektiğiyle sözlerine başlayan Prof. Dr. Taşağıl, eski Türk tarihi konusunda bilgi kirliliği olduğuna değindi. Bu konunun kendisini üzdüğünü de belirten Prof. Dr. Taşağıl, “Bu karışıklığı gidermek için doğru bilginin peşinde olmamız lazım. Bir tarihçi ancak kendisi anlar. Kendisi anladığı kaynaktan doğru bilgi üretir. Doğru bilgiden doğru yorum çıkarır. İlk iki aşama sağlıklı bir şekilde gerçekleşmezse üçüncü aşamanın bir faydası olmaz. Yaptığımız çalışmaların topluma katkısı olması için bizim doğru bilgi peşinde olmamız lazım. M.Ö. 3000’lerden itibaren Türklerin izlerini takip edebiliyoruz. Belki gelecekteki çalışmalarla bu daha eskilere gidebilir. Mesela Göbeklitepe’nin tam olarak çözülmesi gibi.” diye konuştu.
ESKİ TÜRK TARİHİNE NASIL ULAŞIYORUZ?
Prof. Dr. Taşağıl, eski Türk tarihine nasıl ışık tutulduğunu anlattı. Taşağıl, “M.Ö. 3000’lerden bakarsak tabii ki Güney Sibirya’ya gidiyoruz. Altay Dağları’na, Altay Dağları ile Kögmen Dağları’nın kesiştiği yere gidiyoruz. Bu bölgeleri takip ederek eski Türklerin tarihine ulaşıyoruz. Mesela nasıl? Kaplumbağa kabuklarına yazılmış yazılar var. Kemiklerin üzerine yazılmış yazılar var. Bambu ağaçlarına yazılmış yazılar var. Böylece M.Ö. itibaren Türk tarihini takip edebiliyoruz. Zaman geliyor ipek bulunuyor bu defa ipeğin üzerine yazıyorlar. Sonra da kağıt keşfediliyor ve kağıdın üzerine yazmaya başlıyorlar ve günümüze kadar geliyor. Tabii ki sadece Çinliler değil aynı şekilde Tibetliler, eski İranlılar, Bizanslılar, Latinler hatta Ermeni kaynaklardan zor da olsa bilgi toplamak mümkündür.” dedi.
“GÖÇEBE YAŞAM TÜRKLERİ AYAKTA TUTTU”
Türklerin ayakta kalmasının en önemli sebeplerinden bir tanesinin Türklerin göç edebilmesi olduğunu dile getiren Prof. Dr. Taşağıl, “Bazen çok kar yağıyor ve hava çok soğuyor yiyecek bulunamıyor. Dolayısıyla insanlar başka bölgelere göç etmek zorunda kalıyor. İklim değişliği Türklerin göçebe yaşam sürmesinin en önemli sebebi. Bu bağlamda da Türkler tarih sahnesinde kalmayı başardı.” ifadelerini kullandı. Altay Dağları’nda bulunan 16 bin altın boncuktan bahseden Prof. Dr. Taşağıl, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bugün Altay Dağları’nda belki Türk tarihi yeniden yazılacak. Bugün orada 16 bin altın boncuk bulunmuş. Hemen şu soruyu soruyorsunuz kendinize? ‘Bu kadar zanaatı geliştiren toplum neden devam ettiremedi?’ Çünkü iklim değişti. Kuraklık ve soğukluk bir şekilde o kültürün, o bilimsel seviyenin kaybolmasına sebep oldu. Ama biz orada Türklerin nasıl madencilik yaptığını da biliyoruz. Hatta atın evcilleştirmesi konusunu biliyoruz. Bunlar insanlık tarihine katkıdır.”
“BAŞSIZ KALAN BOYLAR ÖRGÜTLENİR”
Dünya tarihinde yer edinen Türk Devletleri’nin günümüze nasıl ulaştığı konusunu anlatan Prof. Dr. Taşağıl, “Başsız kalan boylar ne yapar? Başsız kalan boylar kendi aralarında örgütlenir. Oğuz Yabgu Devleti, Büyük Selçuklu Devleti, Anadolu Selçuklu Devleti, Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiye’yi oluşturan tohumlar orada. Çünkü hanedandan gelen beylerin bazıları devlet yıkılınca Çin Devleti’ne sığınırlar. Geride kalanlar yani başsız kalanlar örgütlenir. Tıpkı milli mücadele gibi. Tabii orada çok dramatik sahneler de var. Ön Asya Türklüğü dediğimiz, Suriye’den tutun Güney Afrika ve 3 kıta diyebiliyorsak başlangıcı orasıdır. Yani başsız kalan boyların örgütlenmesidir.” şeklinde konuştu.
Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı