Türkiye İMSAD Başkanı Tayfun Küçükoğlu: “Yenileme, derin yenileme ve güçlendirme faaliyetlerinin gelişmesi için sektörümüz tüm imkanlara sahip”

51.

Türkiye İMSAD Başkanı Tayfun Küçükoğlu:   “Yenileme, derin yenileme ve güçlendirme faaliyetlerinin gelişmesi için sektörümüz tüm imkanlara sahip”
Yayınlama: 03.06.2022

51. TÜRKİYE İMSAD GÜNDEM BULUŞMALARI’NDA “TÜM YÖNLERİYLE YENİLEME VE GÜÇLENDİRME” KONUSU DEĞERLERLENDİRİLDİ

 

Türkiye İMSAD’ın sektörle ilgili gelişmeleri ele aldığı ‘Gündem Buluşmaları’nın 51.’ncisi, 'Tüm Yönleriyle Yenileme ve Güçlendirme' başlığı altında düzenlendi. Toplantıda, Boğaziçi Üniversitesi’nden Emeritus Prof. Dr. Mustafa Erdik ile DEGÜDER Yönetim Kurulu Başkanı Sinan Türkkan, ‘Yenileme, derin yenileme ve güçlendirme arasındaki temel fark nedir?’, ‘Güçlendirmenin olmazsa olmaz şartları neler?’, ‘İstanbul’da yapı stoku ne durumda?’, ‘Güçlendirme konusuna yerel yönetimlerin yaklaşımı nasıl?’, ‘Güçlendirmenin önündeki engeller ve çözüm önerileri neler?’ soruları çerçevesinde değerlendirmelerini paylaştı.

 

Türkiye İMSAD (Türkiye İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği) tarafından 51’nci kez düzenlenen Gündem Buluşmaları’, 2 Haziran 2022 tarihinde Demirdöküm ve GF Hakan Plastik'in katkılarıyla online olarak gerçekleştirildi. 

 

Açılışını Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı Tayfun Küçükoğlu, moderatörlüğünü Türkiye İMSAD Başkan Vekili Ferdi Erdoğan’ın yaptığı 'Tüm Yönleriyle Yenileme ve Güçlendirme' başlıklı toplantıda, Boğaziçi Üniversitesi’nden Emeritus Prof. Dr. Mustafa Erdik ile DEGÜDER Yönetim Kurulu Başkanı Sinan Türkkan değerlendirmelerini paylaştı.

 

Toplantının açılış konuşmasını yapan Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı Tayfun Küçükoğlu, 2004 Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Kanunu’nun çıkmasıyla birlikte 2005 yılında ülkemizdeki en büyük yapısal dönüşüm hareketinin başladığını hatırlatarak, “Hedef depreme dayanıklı yaşam alanlarını oluşturmaktı. Kentsel dönüşüm seferberliğiyle yıkıp yeniden yapma konusu öne çıkınca, yapılarda estetik yenileme çalışmaları, derin yenileme dediğimiz enerji verimliliği, havalandırma, tesisat yenileme çalışmaları ve güçlendirme çalışmaları geri planda kaldı. Son 2 yıldır pandemi nedeniyle tüm dünya olarak yaşamımızda köklü değişimler gerçekleşti. İzolasyon sürecinde evde geçirdiğimiz süreler artınca, ev içinde daha konforlu alanlar oluşturma ihtiyacı ortaya çıktı. Böylece yenileme konusu yeniden gündemimize girdi. Talepteki bu değişim, inşaat malzemeleri sanayisinin gelişimine de önemli katkı sağladı. Bu süreçte enerji maliyetlerindeki küresel artışla birlikte enerjinin iklim değişikliği üzerindeki etkilerine yönelik farkındalığın artması, binalarda enerji verimliliği sağlama amacıyla derin yenilemeye yönelik ilgiyi artırdı” tespitini yaptı. 

 

2026 yılında Türkiye’de 17 milyon kişinin depreme karşı riskli konutlarda yaşamını sürdürmeye devam edeceğine dikkat çeken Tayfun Küçükoğlu, “Ülkemiz için deprem riski çok büyük, binalarımızı inceletip mutlaka güçlendirelim” mesajını verdi.

 

İnşaat malzemeleri sanayisi olarak bu süreçte yurt içinde değişen ve gelişen talebi karşılamada büyük performans kaydettiklerini söyleyen Tayfun Küçükoğlu, “İhracat tarafında ise yüzde 46’lık artışla ne kadar güçlü bir altyapıya ve güçlü büyüme potansiyeline sahip olduğumuzu gösterdik. İç pazar, dış pazar, yenileme, derin yenileme, güçlendirme, yapısal dönüşüm, alt yapı, üst yapı gibi tüm alanları desteklemek için sanayimiz gerekli tüm imkan ve kapasiteye sahiptir. İnşaat malzemeleri sanayimizin bu potansiyeli ile gurur duyuyoruz” dedi. 

 

“Unutmayalım; ‘Deprem öldürmez, bina öldürür’”

Toplantının moderatörü Türkiye İMSAD Başkan Vekili Ferdi Erdoğan ise “Kritik ve önemli bir konu olarak gördüğümüz yenileme ve güçlendirme konusunu her fırsata gündeme getirmeye çalışıyoruz. Geçmişte kentsel dönüşümün yanlış anlaşıldığı, farklı beklentiler içine düşüldüğü bir süreç yaşadık. Herkes evim yenilensin, değeri artsın diye ‘beyaz atlı müteahhit’ini bekledi. Oysa top yekûn yıkıp yapmak yerine dayanıklı-dayanıksız bina ayrımının yapılması gerekiyordu. Kentsel dönüşümü; kentin nüfusu artarken, gıda, enerji, su, atık yönetiminin de dengelenmesi, hazırlanması, tasarruflu halde kullanılması, ulaşımda sürelerin kısaltılması, eğitim alanlarının yeniden düzenlenmesi gibi kapsamlı, yalnız depremle sınırlı olmayan, afetlere karşı dayanıklı ve ‘akıllı’ yaşam alanlarının oluşturulması olarak tanımlıyorum. Bu süreçte yenileme pazarı, oluşan kentsel dönüşüm beklentileri nedeniyle epey gerilemişken, Covid-19 sürecinde değişen ihtiyaçlar nedeniyle birden yükselişe geçti. Mevcut evlerde kentsel dönüşümü beklemek yerine tesisatın değiştirilmesi, yalıtım yapılarak enerji verimliliğinin artırılması gibi ‘kaynak inovasyonu’ olarak tanımlayacağım yenileme-derin yenileme çalışmaları arttı. Temassız yaşam için dönüşümü yaptık ama deprem için güçlendirmeyi geri plana attık. ‘Deprem öldürmez, bina öldürür’ sözünü hiç unutmamamız, riskli binalarımızı mutlaka güçlendirmemiz gerekiyor” şeklinde konuştu.

 

“Güçlendirme konusunu gündemde tutmalıyız”

Kentsel dönüşüm ile güçlendirmenin birbirlerinden çok farklı olduğunun altını çizen Prof. Dr. Mustafa Erdik, “Kentsel dönüşüm sosyal bir olaydır ve uzun vadeli yapılabilir. Her bakımdan akıllı kentlerin oluşturulması, toplu yaşamın yeniden planlanması bir süreç meselesidir. Güçlendirme ise mevcut yapı için fiziki bir olaydır ve acil yapılması gereken bir iştir. Yenileme ve derin yenileme çalışmalarının kozmetik ve konforla ilişkisi varken, depreme karşı bir koruma etkisi yoktur. Depreme karşı güçsüz, riskli bir binada derin yenileme yapılması bir fayda sağlamaz. İstanbul için en acil ihtiyaç binaların durumlarının tespit edilmesi ve her bir bina için reçetenin oluşturulmasıdır. Bizim tüm amacımız olası Marmara depremi kapımızdayken binaları hızla güçlendirerek en az hasarla depremin atlatılmasını sağlamak, can kayıplarının önüne geçmektir. Güçlendirme konusu deprem riski nedeniyle giderek önemli hale geliyor, gündemde tutmalı, siyasi düzleme bu konu taşınmalı” dedi. 

 

Prof. Dr. Mustafa Erdik2000 yılı öncesinde inşa edilen binaları kapsayacak şekilde kampanya bazlı deprem güçlendirmesi için bir yönetmeliğe ihtiyaç olduğunu söyledi. Güçlendirmenin ilk adımı olarak riskli binaların derecelendirilmesi gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Mustafa Erdik, pilot bir çalışmanın İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından yürütüldüğünü belirtti.

 

Deprem performans iyileştirme yöntemlerine de değinen Prof. Dr. Mustafa Erdik, taşıyıcı sistem elemanlarının güçlendirilmesi, yapısal sistemin güçlendirilmesi, deprem yer hareketini modifiye etme yöntemleri ve yapısal kontrol teknolojileri hakkında bilgi verdi. Japonya’da yaygın kullanılan deprem yalıtımlı modüler inşaat çözümlerinden de söz eden Prof. Dr. Mustafa Erdik, bu uygulamaların acil durumlarda pratik kullanımlarıyla önemli faydalar sağladığına dikkat çekti.

 

Yapıların güçlendirilmesini gerçekleştirecek kişi ve şirketlerin yetkinliklerinin önemli olduğunu, buralarda bir denetim mekanizmasının kurulması gerektiğine dikkat çeken Prof. Dr. Mustafa Erdik, “Güçlendirme konusunda yetkin olmayan kişilerin yanlış uygulamalarına tanık oluyoruz. Bu kısımların çözülmesi, denetim mekanizmalarının devreye alınması, hukuki düzenlemelerin yapılması gerekiyor. ‘Yanlış Uygulama Sigortası’ ile teminatlar sağlanabilir. Böylece bir binada yanlış bir güçlendirme işlemi yapan kişi de sorumluluğu üstlenmiş olur. Hem bu sebeple gerçekleşecek olası can kayıplarının önüne geçilir hem de ekonomik kayıplar önlenir. Sağlığımız söz konusu olduğunda doktor doktor gezerek karar verirken, binamızın güçlendirilmesi gibi ucunda yine can güvenliğimiz olan bir konuda maalesef yetkinliğe bakmadan ucuza kim yapıyorsa o tercih ediliyor” şeklinde konuştu. 

 

“Güçlendirmenin önündeki engelleri kaldırmalıyız”

DEGÜDER (Deprem Güçlendirme Derneği) Yönetim Kurulu Başkanı Sinan Türkkan ise riskli bina tanımını hatırlatarak, “2018 yılında Kandilli Rasathanesi verilerine göre 13 bin 500 adet çok ağır hasar, 34 bin 400 adet ağır hasar, 146 bin 500 adet orta hasar riski taşıyan bina bulunduğu, olası büyük bir depremde 600 bin hane için acil barınma ihtiyacı doğacağı tespit edildi. Depremin ne zaman olacağı, nasıl olacağını konuşmak yerine, çok can kaybı olmadan bu depremi nasıl atlatabiliriz bunu düşünmemiz lazım” dedi.

 

Her bir binanın problemi ve çözüm ihtiyacının farklı olduğunu belirten Sinan Türkkan, güçlendirme konusunda tüm binalar için tek bir standart oluşturmanın zor olduğunu vurguladı. 

 

Sinan Türkkan, “Depreme karşı güçlendirme, yıkıp yeniden yapmaya göre yüzde 50 az maliyetli olması ve çevreye etkileri bakımından daha avantajlı. Fakat güçlendirilen yapının, yeni yapılan yapı kadar sağlam olacağı fikri ne yazık ki yaygın değil. Buraların iyi anlatılması gerekiyor” dedi. 

 

Sinan Türkkan, “6306 sayılı mevzuatta yıkım süreci için kat maliklerinin 2/3 oranında çoğunluğu aranıyorken, güçlendirme için erişilmesi daha zor olan Kat Mülkiyeti Kanunu’na göre 4/5 oranı aranıyor. Ayrıca riskli yapı tebligat tarihinden itibaren kat maliklerine idare tarafından 60 gün süre verilerek yapının yıktırılması isteniyor. Yıkılıp yeniden yapılan binalarda KDV yüzde 1 iken güçlendirme projelerinde yapılan işlerin KDV oranı yüzde 18. Ayrıca belediyeler, mevcut binalardaki imara aykırı durumlar nedeniyle binaların önemli bir kısmına güçlendirme ruhsatı bile veremez halde. Güçlendirmenin önündeki bu ve benzeri engellerin kaldırılması, bu riskli yapılardan en kısa sürede kurtulmanın yollarını oluşturmalıyız. Mutlaka bir acil eylem planı hazırlanmalı” değerlendirmesini yaptı.

 

Toplantıya katılanlar arasında yapılan ankete göre, güçlendirme ve kentsel dönüşümün önündeki en büyük engel “finansman” olarak görüldü.

 

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı