NATO, yeni güvenlik tehditlerine karşı önemli bir güvencedir Son dönemde Rusya ve Ukrayna arasında devam eden savaşla gündeme gelen Birleşmiş Milletler (BM) ve Kuzey Atlantik İşbirliği Teşkilatı (NATO), dünya siyasetinde hem küresel hem de bölgesel ölçekte öneme sahip birçok uluslararası örgüt arasında yer alıyor.
NATO, yeni güvenlik tehditlerine karşı önemli bir güvencedir
Son dönemde Rusya ve Ukrayna arasında devam eden savaşla gündeme gelen Birleşmiş Milletler (BM) ve Kuzey Atlantik İşbirliği Teşkilatı (NATO), dünya siyasetinde hem küresel hem de bölgesel ölçekte öneme sahip birçok uluslararası örgüt arasında yer alıyor. NATO’nun soğuk savaş sonrası dönemde de ortaya çıkan yeni güvenlik tehditlerine karşı üye devletlerin önemli bir güvencesi olduğunu kaydeden uzmanlar, soğuk savaşın sonunda ittifakın üye sayısının 16 iken bugün neredeyse bütün Doğu Avrupa ve Balkan ülkelerini de kapsayacak şekilde 30’a ulaştığına dikkat çekiyor. Sağladığı güvenlik taahhütleri ve Rusya’ya karşı caydırıcılığın NATO üyeliğini cazip kılan faktörlerin başında geldiğini kaydeden uzmanlar, AB üyeliğinin yanında NATO üyeliğinin de Doğu Avrupa devletleri için bir aidiyet mevzusu olduğunu vurguluyor. Uzmanlar, Ukrayna ve Rusya savaşının NATO için de önemli bir sınav mahiyetinde olduğunu kaydediyor.
Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Dr. Öğretim Üyesi Sait Ocaklı, BM ve NATO’nun işlevi ve uluslarası ilişkiler alanındaki önemine ilişkin değerlendirmede bulundu.
İkinci dünya savaşının sonunda ortaya çıktılar
Dünya siyasetinde hem küresel hem de bölgesel ölçekte öneme sahip birçok uluslararası örgüt bulunduğunu kaydeden Dr. Öğretim Üyesi Sait Ocaklı, “Birleşmiş Milletler (BM) ve Kuzey Atlantik İş Birliği Teşkilatı (NATO) bu örgütlerin en bilinenleri arasında yer almaktadır. BM ve NATO ikinci dünya savaşının sonunda ortaya çıkmakla beraber farklı özelliklere sahip örgütlerdir.” dedi.
BM tarihte kurulan en kapsamlı örgüttür
BM’nin küresel barış ve istikrarın sağlanması gibi hususlara hizmet amacı güden ve merkezi New York şehrinde olan devletlerarası bir örgüt olduğunu ifade eden Dr. Öğretim Üyesi Sait Ocaklı, “Devletler arasındaki sorunların savaş yolu ile değil, barışçı görüşmeler ile halledilmesi gibi siyasi ve askeri nitelikli konuların yanında tarım ve gıda güvenliği, iklim değişikliği, küresel ısınma ve mülteci sorunu gibi birçok iktisadi ve sosyal sorunların müzakere edildiği BM, tarihte kurulmuş en kapsamlı uluslararası örgüt konumundadır. Dünya siyasetindeki bu konumuna rağmen BM, yapısı itibarıyla daha çok kuruluşuna öncülük eden ikinci dünya savaşı galipleri devletlerin çıkarlarını ön planda tuttuğu yönünde eleştirilere maruz kalmıştır.” diye konuştu.
Temsildeki dengesizlik eleştiriliyor
BM’nin iki unsuru olan Genel Kurul ve Güvenlik Konseyi arasındaki temsildeki dengesizliğin en önde gelen şikayet konusu olduğunu kaydeden Dr. Ocaklı, şunları söyledi:
“Genel Kurul BM’ye üye her devletin temsil edildiği bir organ iken, Güvenlik Konseyi beşi daimi ve onu geçici toplam 15 üyeden oluşan bir organdır. ABD, Çin, İngiltere, Fransa ve Rusya Güvenlik Konseyi’nin daimi üyesidir ve veto hakkı bulunmaktadır. Genel Kurul’da görüşülen ve kabul edilen kararlar bağlayıcı değildir. Öte yandan, Güvenlik Konseyi’nde karara bağlanan hususlar bağlayıcıdır. Yani Güvenlik Konseyi kararlarına BM üyesi her devlet uymak zorundadır, aksi takdirde yaptırımlara maruz kalabilir. Fakat Güvenlik Konseyi’nde görüşülen bir karar tasarısını daimi üyelerden herhangi birinin veto etmemesi gerekmektedir. Bu durumda daimi üyeler kendi çıkarlarına aykırı gördükleri bir tasarının kabul edilmesini engelleyecektir. Tarihteki Güvenlik Konseyi karar tasarıları ve bu tasarılar hakkındaki görüşmeler incelendiğinde bu durumun pek çok örneğini görülebilir.”
Pekala bu durumda ne yapılması önerilmektedir?
Bu durumun ortadan kaldırılması için bazı önerilerin bulunduğunu kaydeden Dr. Öğretim Üyesi Sait Ocaklı, “Bir düşünceye göre, günümüz şartları dikkate alınarak BM’nin yapısı değiştirilmeli ve Güvenlik Konseyi genişletilmelidir. Örneğin Mihail Gorbaçov’un danışmanlığı yapmış olan Georgi Şahnazarov Almanya, Japonya, Hindistan ve Brezilya gibi dünya siyasetinde ağırlık kazanmış devletlerin Güvenlik Konseyi’ne dahil edilmeleri gerektiğini savunmaktadır. Gerçekten de satın alma paritesi itibarıyla hesaplanan Gayri Safi Milli Hasılaları ve nüfus verileri dikkate alındığında bu ülkeler Güvenlik Konseyi daimi üyesi olan Fransa ve İngiltere’nin önüne geçmiştir. Bu ülkelerin Güvenlik Konseyi’ne daimi üye olarak dahil edilmeleri BM’yi daha kapsayıcı hale getirebilir.” diye konuştu.
NATO daha bölgesel ve dar kapsamlı bir örgüt
BM ile karşılaştırıldığında NATO’nun daha bölgesel ve dar kapsamlı bir devletlerarası örgüt konumunda olduğunu kaydeden Dr. Öğretim Üyesi Sait Ocaklı, “Kuzey Amerika ve birçok Avrupa ülkesinin üye olduğu NATO kolektif savunma amacı olan bir askeri ittifaktır. Yani üye devletlerden herhangi birine yapılan bir saldırı bütün üyelere yapılmış farz edilmektedir. Bu durumda üye devletler saldırıya uğrayan üyeye yardım etmekle mükelleftir. Soğuk savaş yıllarında Sovyetler Birliği ve komünizm tehdidini önlemeyi amaçlayan NATO’nun Sovyetler Birliği’nin dağılması ve komünist bloğun çökmesiyle soğuk savaş sonrası dönemde artık bir misyonunun kalmayacağı yönünde değerlendirmeler olmuştur.” dedi.
NATO, üye devletler için önemli bir güvence
NATO’nun soğuk savaş sonrası dönemde de ortaya çıkan yeni güvenlik tehditlerine karşı üye devletlerin önemli bir güvencesi olduğunu, Kosova ve Bosna’da insani müdahale amaçlı askeri harekatlar icra ettiğini kaydeden Dr. Öğretim Üyesi Sait Ocaklı, “Soğuk savaşın sonunda ittifakın üye sayısı 16 iken bugün neredeyse bütün Doğu Avrupa ve Balkan ülkelerini de kapsayacak şekilde 30’a ulaşmıştır. Üye sayısının neredeyse iki katına ulaşması bile başlı başına NATO’nun önemini göstermektedir.” dedi.
NATO üyeliği, Doğu Avrupa devletleri için bir aidiyet mevzusudur
Eskiden komünist rejime sahip olan ve birçoğu Sovyetler Birliği’nin peyki olan bu yeni üyeler için NATO’nun ifade ettiği anlama da değinen Ocaklı, “Sağladığı güvenlik taahhütleri ve Rusya’ya karşı caydırıcılığı NATO üyeliğini cazip kılan faktörlerin başında gelmektedir. Bununla beraber, şu da unutulmamalıdır ki AB üyeliğinin yanında NATO üyeliği de Doğu Avrupa devletleri için bir aidiyet mevzusudur. Öyle ki ittifakın üyesi olan bu devletlerin temsilcileri günümüzde soğuk savaştan kalma bir alışkanlığın tezahürü bir şekilde ‘Doğu Avrupalı’ olarak tanımlandırılmaya itiraz etmekte ve sadece ve sadece ‘Avrupalı’ olarak adlandırılmak istemektedir.” diye konuştu.
Ukrayna ve Rusya arasındaki savaş NATO için de önemli bir sınav
NATO’nun genişlemesinin Rusya tarafından tehdit olarak görüldüğünü belirten Dr. Öğretim Üyesi Sait Ocaklı, sözlerini şöyle tamamladı:
“Özellikle ittifakın Ukrayna ve Gürcistan’a üyelik taleplerine sıcak yaklaşan açıklamaları Moskova’yı rahatsız etmektedir. Bu rahatsızlığın sonucu olarak Rusya 2008 yılında Gürcistan’a, görünürde Abhazya ve Güney Osetya’yı korumayı amaçlayan askeri harekat düzenlemiştir. Yine Moskova Ukrayna’nın NATO’ya üye yapılmayacağı yönünde taahhütler istemekte ve bu yöndeki talepleri gerçekleşmeyince de hâlihazırda Ukrayna’ya asker göndermiştir. Ukrayna ve Rusya arasındaki savaş NATO için de önemli bir sınav mahiyetindedir. Her ne kadar üye olmasa da üyeliği bu kadar isteyen ve bundan dolayı da Rusya ile kriz yaşayan Ukrayna’ya NATO yardım edecek midir? Görünen o ki ittifakın başını çeken ABD Rusya ile askeri bir çatışmaya girmek istememektedir. Bu durum hem Ukrayna hem de Gürcistan açısından bir hayal kırıklığına neden olacaktır. Bunun yanında, NATO’nun Doğu Avrupalı üyeleri arasında da kolektif güvenlik ile ilgili taahhütlerin yerine getirilip getirilmeyeceği yönünde kuşkular artacaktır.”
Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı