28 Ocak 2022 tarihli 2022/1 sayılı “Basın ve Yayım Faaliyetleri” konulu Cumhurbaşkanlığı Genelgesi ile "millî ve manevi değerlerimize uymayan yazılı, sözlü ve görsel basın ve yayım faaliyetleri aracılığıyla aile kurumunu, çocukları ve gençliği hedef alan tehdit ve tehlikelerin yayılımının önlenmesi hususunda tüm kurum ve kuruluşlar tarafından gerekli hassasiyetin gösterilmesi, yöneticiler tarafından sürecin titizlikle takibinin ve gereğinin yapılması" istenmiştir.
28 Ocak 2022 tarihli 2022/1 sayılı “Basın ve Yayım Faaliyetleri” konulu Cumhurbaşkanlığı Genelgesi ile "millî ve manevi değerlerimize uymayan yazılı, sözlü ve görsel basın ve yayım faaliyetleri aracılığıyla aile kurumunu, çocukları ve gençliği hedef alan tehdit ve tehlikelerin yayılımının önlenmesi hususunda tüm kurum ve kuruluşlar tarafından gerekli hassasiyetin gösterilmesi, yöneticiler tarafından sürecin titizlikle takibinin ve gereğinin yapılması" istenmiştir.
Sansürün, düşünce ve ifade özgürlüğüne yönelik hukuka aykırı müdahalenin, yasakçı ve muhafazakar yaşam biçiminin tüm topluma dayatılmasının sihirli sözcükleri olan “toplumun temel değerleri”, “milli ve manevi değerler” karşımıza bu kez Cumhurbaşkanlığı Genelgesi olarak çıktı.
Bilindiği üzere genelgeler; hiyerarşik amirlerin sahip oldukları güce dayanarak astlarına, onların uygulamakla yükümlü oldukları kanun hükümlerinin yorumlanması ve uygulanması konusunda verdikleri emir ve talimatlardır. Anayasa ve uluslararası sözleşmeler ile korunan düşünce ve ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü, halkın haber alma hakkı gibi temel hak ve özgürlükler genelgelerle sınırladırılamaz. Bu anlamda normlar hiyerarşisine aykırı olan söz konusu genelge yok hükmündedir. Öte yandan hukuki belirlilik ve hukuki güvenlik ilkesine de aykırı olan genelge; uygulayıcıların keyfi davranışlarını mümkün kılabilecek, muğlak ve çok tehlikeli bir metindir.
Geleneksel medyayı kontrolü altına alan, büyük cezalar ve yaptırımlarla susturan siyasi iktidar; dijital kitle ileşitim araçları kullanan alternatif medya kanallarına, sosyal medyaya ve yurttaş gazeteciliğine yönelik sansür uygulamaları ve yasal düzenlemeler ile bu alanı da kontrolü altına alıp susturmayı hayal etmektedir. Temel amaç, toplumun farklı kesimlerinin haklı ve meşru taleplerinin yüksek sesle dile getirilmesini engellemek, sansürlemektir.
Daha geçtiğimiz hafta içinde Fox TV’ye, ana haber spikeri Selçuk Tepeli’nin tarafsızlık ilkesine aykırı davrandığı gerekçesiyle inceleme başlatılması; İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin hesaplarına haciz işlemi uygulanması ile ilgili www.diken.com.tr ve www.birgun.net internet sitelerinde yer alan haberlere erişim engeli getirilmesi; gazeteci Sedef Kabaş’ın bir televizyon kanalında kullandığı bir atasözü nedeniyle gece yarısı gözaltına alınıp tutuklanması iktidara yetmemiş olacak ki, basın üzerindeki baskılar giderek genişletilmek istenmektedir.
Dine hakaret eden eski bakanı büyükelçi olarak atarken akla gelmeyen “milli ve manevi değerler”, genç işsiz oranı yüzde 25'e ulaşmışken unutulan gençliğin korunması ilkesi, çocuklar kaçak yurtlarda tecavüze uğrarken gizlenmeye çalışılan çocuk hakları, bugün sansüre bahane yapılmaya çalışılıyor; farkındayız. Toplumumuz, bu genelge ile genel seçimler öncesinde basının tümüyle susturulması tehlikesiyle karşı karşıyadır.
İktidara sesleniyoruz: Ülkenin kalan bir avuç neşesine düşmanlığı artık bir an önce sonlandırın. Halka huzur verin. Yıprattığınız kurumlar, ortadan kaldırdığınız hukuk devleti, bugün yurttaşlarımızın yaşadığı ağır yoksulluğun baş sebebidir. Hukukun evrensel normlarına eksiksizce riayet edin.
İzmir Barosu, özendiğiniz istibdat rejiminin değil; özgür ve çoğulcu Türkiye Cumhuriyeti'nin izindedir. Yıllardır sürdürdüğünüz hukuksuzluklara karşı sessiz kalmamak, halkımıza karşı tarihsel görevimizdir.
Kamuoyuna saygıyla duyururuz.
İzmir Barosu Başkanlığı
Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı